Bannerlord Krallıklarının Hikayeleri

BANNERLORD KRALLIKLARI

Kalradya toprakları durağan değildir ve sadece oyuncunun eylemleriyle şekillenmez. Her krallık savaşmak, ittifaklar kurmak veya diğer krallıklarla barış antlaşmaları imzalamakta serbesttir. Soylular ve krallar savaş gruplarını yönetir, turnuvalara, ziyafetlere katılır ve onlara emanet edilen bölgelerden vergi toplarlar. Savaş zamanlarında düşman köylerini yağmalar, bölgedeki düşman birliklere saldırır ve kuşatmalarla kaleleri ve şehirleri fethetmeye çalışırlar.

{tocify} $title={Krallıklar}

Aseray 

İmparatorluk hiçbir zaman lejyonların Nahasa'nın ordularını yutan çöllerine göndermekten yana olmadı. Bunun yerine, gücünü sınır bölgesine yansıtarak, bitmek bilmeyen bir iktidar savaşı veren klanlardan kendine bağlı hükümdarlar çıkardı. Vahaları elinde tutmayı başaran klanlar, gelip geçen kervanları korumak için imparatorluğun desteğini aldılar ve zenginleştiler. Bunu başaramayanlar ise çöle sürüldüler ve geri dönmenin bir yolunu bulana kadar keçi yetiştirmeye ve kervanları yağmalamaya terk edildiler. İmparatorluğun zayıflamasıyla Aseraylılar, en zengin klanları olan Banu Hulyan'dan seçilen bir sultanın altında bir konfederasyon oluşturmak konusunda anlaştılar. Ancak, herkes iktidar savaşının sadece geçici olarak durduğunu ve zamanı geldiğinde tekrar başlayacağını biliyor.




Batanya

Batanya'nın ezelden beri kutsal Dunthanach Tepesi'nde büyük törenler eşliğinde taçlandırılan bir Yüce Kral'ı olmuştur. Bununla birlikte, herhangi bir Batanya şefine kimin "krallığında" yaşadığını sorarsan, salonuna, tarlalarına, otlaklarına, sürülerine ve uşaklarına bakıp, "Benim krallığımda elbette" diyecektir. Yüce krallar sadece son zamalarda İmparatorluğu örnek alarak otoritelerini dayatmak için çaba sarf etmeye başladılar. Son yüce krallardan biri, kıskanç kuzenlerinden birinin ihanetine uğrayıp zincirler içinde imparatorluğun en yakın karakoluna götürülmeden önce, "Benim halkım gibi asi bir sürüyü yarıklardan uzak tutmak ve kurtlardan korumak için güçlü bir çoban gerekir" dedi.

Batı İmparatorluk

Rivayetlere göre, ilk Kalradyalılar anakaraya batı okyanusunun ötesindeki topraklardan sürgün olarak geldiler. Ne var ki İmparatorluğun ağırlık merkezi doğuya ve güneye kaydı ve asıl merkezinin büyük bir kısmı Vlandiyalılara kaptırıldı. Günümüzde İmparatorluğun batısını oluşturan, meşe ormanlarından ve volkanik kayalardan meydana gelen ılıman ve yeşil topraklar çoğunlukla Palaic kabilelerinden alındı. Bu kabileler Kalradya sömürgecileriyle evlilikler gerçekleştirdiler ve bugün eski dilleri ve gelenekleri çoğunlukla unutuldu. Lejyonlarda görev yapmak her zaman kırsal hayatın yoksulluğundan kurtulmanın bir yolu oldu ve hırslı generallerin birçoğu en sadık askerlerini bu bölgelerden buldu. Buradaki toprak sahipleri doğal olarak süregelen iç savaşta askerleri ve askerlerin çıkarlarını savunan Garios'a yöneldi.

Güney İmparatorluk

Günümüzde İmparatorluğun güneyini oluşturan topraklar bir zamanlar Perassic Denizi'ndeki ve bozkırdaki ticaret yollarını kontrol eden gururlu ve bağımsız şehir devletleri tarafından yönetiliyordu. İmparatorluğu kendi iç kavgalarına davet ettiler ve İmparatorluk onları teker teker yuttu; bazılarını antlaşmalarla, bazılarını da fetihlerle. Kalradyalı aristokratlar, birçoğu doğu efsanelerindeki kralların, kahramanların ve yarı tanrıların soyundan geldiğini iddia eden zengin tüccarlarla ve göçebe şeflerle evlilikler gerçekleştirdi. Son zamanlarda kentleri gelişerek anakaranın en zengin ve en kalabalık şehirleri arasına girince, diğer yerlerdeki Senato aileleri güneylilerin bir gün kendi aralarından bir hükümdar çıkarmaya çalışacağından şüphelenmeye başladılar. Güneyli soyluların hanedanlığın hararetli bir savunucusu olan Rhagaea'ya desteği, bu korkuları haklı çıkarıyor gibi görünüyor.

Kuzey İmparatorluk

İmparatorluğun en eski ailelerinin birçoğu kuzeyde yaşar. Buraya uçbeyleri olarak geldiler ve Senato'daki arkadaşları onlara "etkisizleştirilmiş" kuzey kabilelerini kontrol altında tutup, sınırları Batanya, Sturgiya ve Kuzait akıncılarına karşı korumaları için geniş topraklar bahşetti. Bataklıkları kurutup nehrin taşkın yataklarını buğday tarlalarına çevirdiler ve ormanları kesip yamaçları otlaklara çevirdiler. Ancak, cumhuriyet imparatorluğuna dönüşünce ve imparatorlar sadık askerlini ödüllendirmek için paraya ve toprağa giderek daha bağımlı hale gelince, buradaki soylular para sıkıntısı çeken bir tiranın bir gün mülklerine el koyacağından korkmaya başladılar. Dolayısıyla, süregelen iç savaşta, yerleşik mülk sahiplerinden oluşan bir Senato'yu en yüksek otorite, imparatoru ise Senato'nun hizmetkarı olarak gören Lucon'un en güçlü destekçilerinden oldular.

Kuzait

İmparatorluğun doğusunda yer alan uçsuz bucaksız bozkırlardaki kabileler yüzyıllar boyunca göçebe yaşamaktan, akınlar düzenlemekten ve ticaret yapmak için imparatorluk topraklarına görmekten ve sonra da atalarının özgürlüğüne dönmekten memnundu. Ne var ki, iki nesil önce doğunun uzak diyarlarında bir şey oldu - belki rüzgarın yönü değişti veya belki de uzaklarda korkunç bir fatih belirdi - ve atlı klanlar harekete geçti. Kuzait Urkhun, imparatorluğun en yakınındaki klanları peşine takarak doğu eyaletlerini istila etti ve bir kağanlık kurdu. Asi klanları disiplin altına aldı ve onları istedikleri zaman değil, kendi emriyle savaşa girmeye zorladı. Ancak Urkhun öldükten sonra, uyandırdığı birlik duygusu kayboldu. Torunları kağanlığı yönetmeye devam ediyor ama diğer klanların bazıları otoritesi altında ufalanırken, bazıları da kağan olma hayalleri peşinde.

Sturgiya

Günümüzde Sturgiya Prensliği olarak bilinen küçük krallıklar konfederasyonu sadece bir asır önce varlık buldu. Kuzeyin koylarının ve göllerinin kıyılarında hızla gelişen kentler kurulurken, yerel kabile liderleri Kuzeylilerle ve diğer maceraperestlerle evlilik anlaşmaları yaparak komşularını boyunduruk altına almak için onların savaşçılarından faydalandılar. İmparatorluk baskısı altında, kendilerine savaşta önderlik edecek bir prens seçtiler ve prenslik zamanla kalıtsal bir görev haline geldi. Ne var ki, bağımsızlığına düşkün boyarlar monarşi fikrini hiçbir zaman tam olarak benimsemediler ve Sturgiya politikalarının altında her zaman gizli bir isyan potansiyeli bulunuyor.

Vlandiya

Vlandiya monarşisi, İmparatorluğun batı kıyılarını ele geçiren ve barışın bedeli olarak imparatorlar tarafından kral olarak tanınan bir savaş kumandanı olan Osric Demir-Kol'dan gelir. O da teğmenlerini baron ve kont olarak tanımış, savaşta kendi sancağının altında toplanmaları karşılığında onlara kendi topraklarında hükmetme hakkını bahşetmiştir. Vlandiya krallarının bazıları krallık yetkilerini genişletmeye çalışırken, bazıları da, gerektiğinde para ve insan gücü sağladıkları sürece, baronlarının kendi aralarında kavga etmelerine göz yummuştur.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski